Ailede engelli bireyin varlığı bir çok açıdan ele alınabilir. İnsanın kalbine dokunan bir süreçtir. Çok zordur. Bu kabul sürecine dışarıdan bakıldığında oldukça olağan ve yaşanılması gereken bir durum olarak görülür. Ancak bunu bir de engelli bireyin ebeveynlerine sormak lazım. Hatta ne kadar anlatırlarsa anlatsınlar süreç dışındaki insanların anlamaları tam olarak mümkün değildir.
Meşhur bir söz var: “Eşekten düşeni, eşekten düşen anlar!”. Durum gerçekten de böyledir. Engelli birey ailesinde anne ve baba olmak çok farklıdır. Yaşanılan duygular fazlasıyla ağırdır. Bir çok insan hayatında travmalar yaşar ama bu süreçte yaşanılan her dakika belki de bir travmadır.
Uzmanlar, öğretmenler, doktorlar, psikologlar, psikiyatristler, eğitmenler.. Engelli bireyin ve ailenin hayatına dokunan bu insanlar, bu nedenle çok hassas olmalılar. Mesleki alışkanlıklar veya vakalara alışma, duyarsızlaşma gibi nedenlerle empati duygusunu kaybeden meslek insanları, maalesef aileye yardımcı olmak yerine bu kabul ve uyum sürecini daha da zorlaştırabiliyorlar.
Bir örnek vermek gerekirse; meslek insanlarının eğer şahsi problemleri varsa, işyerleri, amirleri, sosyal hakları ile ilgili sorunları varsa bunu başkalarına yansıtmak zorunda değiller. Nasıl ki hastanede çalışan doktorlar mevcut sağlık sisteminin işleyişi nedeniyle yaşadıkları zorluklar nedeniyle hastalara kötü davranma hakkına sahip değillerse özel gereksinimli çocuğun ailesi ile iletişimde bulunan kişilerin de böyle bir hakları yok.
Doktorları örnek verirken onların hasta muayene sürelerinin 5 dakikaya indirilmesinden bahsedeceğim. Bu sürelerle fazla hasta bakmaları amaçlanmış durumda. Ama onların dar bir zaman zarfında onlarca hasta ile ilgilenmeleri sağlık sektörünü sağlıksız hale getirmektedir. Bu durum hastaları da sağlıkçıları da geriyor. Ama sırf bu yüzden sağlıkçılarımızın hastalara kötü davranmaları mı gerekir? Tabi ki hayır.
Engelli bireyin ailesi de bu zor süreçte bir çok uzmanla iletişimde oluyor. Bu sürecin aile için hassas olduğu ortadadır. Bu nedenle seçilen sözler ve verilen bilgilerin hassaslık derecesi iyi bilinmelidir. Argo tabirle en zor durumun “çat” diye insanların yüzüne açıklanması acımasızlık örneğidir. Alıştırma veya konuya ufaktan girmek şok durumu için önemlidir.
Lütfen empatimizi kaybetmeyelim.
Şimdi gelelim kabul sürecine;
– İLK AŞAMA: ŞOK
Bu ilk aşamadır. Maalesef müthiş bir çaresizlik söz konusudur. Ağlamalar, çok konuşma veya konuşmama gibi davranış görülür.
– ÇELİŞKİ VE İNKAR
Kabul edilemez bir durumun içine girilmiş ama çıkış yolları aranmaktadır. Çocuğum biraz tembel vb düşünceler akıldadır.
– ACI VE DEPRESYON
Bu beklenmedik durum, aile için müthiş bir hayal kırıklığı sebebi olmuştur. Depresyon bu aşamada yoğun görülmektedir.
– SUÇLULUK
Mevcut engel durumundan dolayı kendini ve çevresini suçlama eğilimi görülür. Çocuk yapma isteği, sigara veya alkol kullanımı vb açılardan suçluluk hissedilebilir.
– KIZGINLIK
Neden ben? diye sorulan aşamadır. Bireyin kendisine ve çevresine karşı öfkesi olması normaldir.
– UTANÇ VE SIKINTI
Aile, çocuğunu saklama eğiliminde bulunabilir. Karşılaşılan engeli nedeniyle çeşitli şekillerde utanç içine düşülür.
– PAZARLIK ETME
Başımıza gelen kötü şeylerden uzaklaşmak için bazı sözler söyler veya sözler veririz. Bu engel durumunu da maalesef böyle görüp doktor, uzman, öğretmen veya tanrıyla pazarlık etme durumu ortaya çıkar. Kurban kesme (adak adama), sözler verme vb davranışlar görülür.
– KABUL VE UYUM
Kabul ve uyum aşaması en geç ulaşılan ama en önemli aşamadır. Engel durumu kabul edilir. Bu duruma uygun davranışlarda bulunulmaya başlanır. Kabul ile birlikte engelli çocuğun eğitimi, sağlık durumu gibi açılardan neler yapılabileceği araştırılır. Girilen yolda uzmanlarla işbirliği gösterilir, uyum sağlanır. Engelli birey için en önemli şey ailesinin desteğidir. Bu yüzden bu aşamaya ne kadar erken ulaşılırsa birey için o kadar iyi olacaktır. Bazı aileler erken bazı aileler normal sürelerde bazıları ise çok geç ulaşabilir. Hiç ulaşamayan aile bireyleri de olacaktır. Bu durum engelli bireyin eğitim veya sağlık süreçlerinde uzmanlar (fizyoterapist, özel eğitim öğretmeni vb.) ile kabul aşamasına ulaşamayan birey arasında gerilim yaratabilir.
Bazı durumlarda anne kabul ve uyum aşamasına ulaşırken baba bu aşamaya ulaşamadığı için engelli çocuk destekten fazla yaralanamayabilir. Ailelerin çocuklarına en büyük iyiliği bu aşamaya sağlıklı şekilde ulaşmaları ile gerçekleşecektir.
Son Söz
Engelli bireyin doğumu istenmeyen bir durum olabilir. Keşke doğmasaydı gibi düşünceler akla gelebilir. Ancak çocuğumuz artık doğmuştur ve bizim kanımızdan canımızdan bir canlı varlıktır. Onu normal gelişim gösteren çocuklardan ayrı düşünmek söz konusu olamaz. Hem doğduğunda hem de devamında yaşamını sürdürürken onu ayrı tutmamalıyız. Sosyal haklar açısından ihtiyaçları olan pozitif haklar bir yana onları eksik olarak görmek tanımlamak bir yana. Pozitif hakları her zaman olmalıdır. Ama diğer çocuklardan ayrı düşünmek ve bunu engelli bireye yansıtmak onun gelişimi için iyi bir yaklaşım değildir. Evladımızı, ailemizin bireyini en güzel şekilde kabul edip hayatımızın bir parçası haline getireceğiz.
Özel eğitimi en erken şekilde almasını sağlayacağız. Gerekiyorsa fizyoterapi desteği de erken yaşlarda alınmalıdır. O bizi sevecek biz onu seveceğiz. Söylediklerimiz elbette çok ağır engelli bireylerin yaşantısındaki zorluklar yanında havada kalabilir ama ne olursa olsun bu bir sınanmadır. İster dini ister ahlaki olsun bir sınav söz konusudur.
Bu yolculuk zor olsa da başaracaksınız. Kabul ve uyum süreci önemlidir. Engelli birey ailelerinin bu süreci en güzel şekilde atlatmaları ve uyuma sahip olmaları dileğiyle.
Emeklerinize sağlık, yolunuz açık olsun..