Zemberekkuşunun Güncesi

Zemberekkuşunun Güncesi kitabı hakkında bir yorum yazısı.

Zemberekkuşunun Güncesi

Genel bakış..

Kafka ‘Eğer okuduğumuz bir kitap bizi kafamıza vurulan bir darbe gibi sarsmıyorsa, niye okumaya zahmet edelim ki’ demiş. Duruma onun kadar keskin bakmamakla birlikte bu kitabı bitirdikten sonra aklıma ilk Kafka gelmişti.. Öncelikle elimdeki kitap 2016 yılında satın alınmış ve ne yazık ki 11 yılda henüz 8. baskısında. Bu durumu Murakami’nin hala nefes alıyor olmasına bağlıyorum çünkü nasıl ki bi Nazım Baba’nın siyasi görüşünü bir kenara bırakıp şiirlerini okumamız için onu öldürmemiz gerekiyordu, ne yazık ve maalesef ki Murakami için de gözümüzü kırpmadan aynı hesabı keseceğizdir. Kitabımıza geri dönecek olursak okuyalı bir iki ay olmasına rağmen hala ondan bahsederken heyecanlanıyorum..

Toru Okada

Kitabın arka kısmında kahramanlar bir iki cümle ile açıklanmış. Baş kahramanımız Toru Okada.  Farklı cinsiyetlerde olmamıza rağmen yoğun bir empati yaşadığım ve kendimle çok benzerlik bulduğum bir karakterde Okada. Her okuyucu aynı duyguyu yaşıyor mu bu yüzden çok merak ediyorum. Okada hayatına ve kendisine karşı bir anlam arayışı içerisinde, bu arayışta işinden ayrılmaktan da çekinmiyor. Eşi çalışırken kendisi de bu arada ev işlerini hallediyor, bolca da düşünüyor.

Burda beni etkileyen nokta hepimizin özellikle evli olanların hayatı bir zaman sonra rutinin sıcak kollarında, alıştığımız sesleri kısalırken meşgule alıyoruz ve aradan küçümsenemeyecek kadar bir zaman geçiyor,  sonra dönüp aynadaki akse ‘Kimsin sen’ diyoruz, suç başkasındaymış gibi ‘kader utansın’cılar vardır, ki çoğumuz öyleyizdir, sonra ne oluyor peki; soruyu unutup yarın faturayı ödemeyi unutmayayım deyip uykuya dalıp ertesi gün yine yeni yeniden hazırlanıp işe gidiyoruz. Ama Okada işine son verip durmayı deniyor. ‘En çok durmaktan korkarız.’ Demişti bir yazar. Okada korkmuyor.. İki kişi oldukları için pek bir maddi kaygıları da yok, 750 sayfalık kitap Okada’ nın kendi iç dünyasını çok cesur bir şekilde arşınlamasını konu alıyor fakat Aytmatov’un  Gün Olur Asra Bedel’ i gibi bir durum da söz konusu değil:”)

Aşk var mı?

Bu aşktan ne anladığımıza bağlı olarak değişir sanırım; size göre iki bedenin temasıysa aşk, üzgünüm öyle bir temas yok hatta cinsellik bir yerde tecavüz olarak ele alınırken başka bir yerde karşındaki kişinin geleceğini görebilmek için kullanılmış ki buranın hoşuma giden kısmı bedenlerin birbirini beğenmesinden çok ruhun işin içine girmesi olmuştur.

Kumiko

Okada’nın eşi, gazeteci. Karakter olarak soğuk bir kadın. Çocukluktan kalan psikolojik bir bunalım içerisinde. Okada’yı aldatıyor daha sonra da Okada’yı terk ediyor. Bunun üzerine Okada’nın kendini arayışı hızlanıyor aslında. Evlendiklerinde bir kedi alıyorlar ve Kumiko ona Okada’ya her zaman ukala davranan abisinin ismini koyuyor, kedi uzun bir zaman sonra birden kayboluyor ve Kumiko bu durumu biraz önemsiyor.

May Kasahara

Okada  kediyi arka bahçelerde ararken ergenliğe henüz girmiş olan yeniyetme bir kızla arkadaş oluyor: Kasahara. İşte burası da  Okada’da kendimi bulduğum noktalardan birisi. Kasahara arada Okada’nın konuşmayı sevdiği kişilerden birisi ve Okada bu düşünme sürecinde konuşma eylemini çok az yapan birisi. Okada 30 yaşında ve Kasahara da 15 lerinde bir kız, Kasahara arada bocalasa da Okada duruşunu hiç bozmuyor ve cinsel bir yakınlaşma yaşamadan birbirlerine karışıyorlar. Her yaştan arkadaşın olabilir, önemli olan yanında hissettiğindir diyor Okada bize,  Hatta annemin de en sevdiği karakter olmayı başarıyor Kasahara:’)

Malto ve Girit Kano

Kano kardeşler açıkçası bana üzerinde ya çok düşünülmüş ya da hiç düşünülmemiş karakterler gibi geliyor. Kitabın örgüsüne ara ara dahil oluyorlar. Kano kardeşler amiyane tabiriyle falcılar. Hissederek geleceği görebiliyorlar. Asıl bu işi yapan Malto Kano, kardeşi Girit ise yanında yardımcı olarak çalışıyor. Girit Kano ablası inzivaya çekildiği vakitte hayat kadınlığı yapıyor, Kumiko’ nun abisi tarafından da tecavüze uğruyor. Fakat Malto Kano inzivadan geliyor ve Kumiko’ nun abisi  için çalışıyor ve burası da bu karakterlere bir türlü ısınamadığım nokta sanırım. Evet Kumiko’nun aldatma şeklini ve açıklamasını anlayabiliyorum ama Kano kardeşlerin bu durumu sadece bir ‘uyanış’ olarak algılaması beni de aşan bir durum..

Muskat ve Tarçın Akasaka

Bunlar da anne- oğul falcı. Burda hoşuma giden görsele önem veren bir anne- oğul olmaları. Muskat bir gün dokunarak insanları iyileştirebildiğini keşfediyor ve bu işi yapmaya başlıyor tabi büyük kazanıyor;”) maddi durumu çok iyi ve görsel olarak kötü görünen insanlara pek tahammülü yok, oğlu da kendisi de kusursuz giyiniyor, neden bilmiyorum ama bu yönleri hoşuma gidiyor.. Muskat bu işi yapma yeteneğini kaybedince yerine Okada’yı geçiriyor ve birçok olanak sağlıyor. Tarçın hiç konuşmuyor fakat kendisini çok güzel ifade edebilen bir karakter ve onu hayatta canlı kanlı görmeyi gerçekten isterdim. Okada ile aralarında güzel bir bağ oluşuyor fakat daha sonra bu falcılar da gidiyor.

Kuyu

Bu kitaptaki kuyu kısmı bana göre olayın asıl mekanıdır. Okada kuyuya iniyor ve günlerce orda kalarak rüyalar eşliğinde arayışını gerçekleştiriyor. Akla absürd bir şeymiş gibi gelebilir fakat absürd iyidir ;’)

Kitapta tabiki daha başka karakterler var fakat bahse değer gördüklerim bu kadar. birçok yerini açıklamaktan kaçındım çünkü bazı yerleri anlatmakla katledemezdim.. Ama  Okada’ya karşı çok büyük bir hayranlık besleyerek bitirdim kitabı, hatta bitirdikten sonra daha çok düşünen biri oldum galiba. Kasahara ile aralarındaki muhabbet zirvede kalan cinsten, Orhan Veli ile Sait Faik hiç haberleşmeden buluşurlarmış ya onlar gibi işte.. Bu yüzden kitap da yine onlarla bitiyor. Okada’ nın günümüz tarzına inat bir tarzı var, aslında o da absürd bir adam yani. Eşini ve kendisini bulmak için büyük ve cesur bir arayış sergiliyor, kaç cesur kaldı bu gibi değil mi, hiç kadar.. Ama ne diyordu Cansu Cindoruk: ‘Bazen aydınlığa giden tek yol, yoldan çıkmaktı..’ ;”)

 

Zemberekkuşunun Güncesi Üzerine – Derya Deniz

“Zemberekkuşunun Güncesi” üzerine bir yorum

  1. Bir ekleme ve bir duzeltme yapmak isterim uygun gorurseniz,Malto degil Malta Kano olmaliydi kahramanin ismi, kitapta Noboru Vataya ve Tegmen Mamiya karakterleri onem arzeden karakterler. Saygilarimla

    Cevapla

Yorum yapın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.