Kader.. İnsanlar artık çok hızlı nefes alıyorlar.. Kimsenin vakti yok uzun konuşmalara, giriş fasıllarına.. Etrafımdaki her şey bu kadar hızlı dönerken kenara saklanıp, bir köşeden olanları izliyorum ve hergün biraz daha yavaş yürüyorum..
Hayat bir tiyatro sahnesidir cümlesini düşünüyorum çoğu zaman.. Kul kurup da kader gülüyorsa kurmaya gerek var mı peki, kaç kişi tam anlamıyla kendi iradesiyle yaşadığını söyleyebilir, kaç kişi hayatında olan insanları kendisi seçtiğini söyleyebilir.. Çeyrek asırlık hayatıma bakınca kendi irademin olduğu hiçbir zaman dilimine şahit olamıyorum. Okul hayatım spor yapmakla ve madalyalar kazanmakla geçmişti fakat artık o yıllardan çok uzak bir meslekte hayatımı idame ettiriyorum. Bunu ben mi istedim, hayır.. Ömrüm boyunca taşıyacağım ismimi ben mi seçtim, peki ya inanacağım dini, çevremi, ailemi..! Taşıdığımız, övünç duyduğumuz bedenimizi bile biz mi seçtik.. Giyeceğin kostüm belli, rolün belli, sahne, dekor her şey belli, sana biri oyna diyor ve sen de hiç düsünmeden oynuyo musun, bu mudur yani! Bazen birini görüyosun bi bakıyosun aşık olmuşsun sen mi seçtin sanıyosun, hayatında gerçekten bir kontrolün var mı, komikli kelimeler.. Sen istediğin kadar bi kriter koyup dur, kader gülse gülse ahmaklığimıza gülüyodur..
BENİM HİKAYEM;
Hep asker, polis olacağimi düsünürken bir gün memleketimden çok uzakta üniversite okurken buldum kendimi, Eğitim Fakültesi, 6 kişilik basık yurt odaları.. İlk yılımda deliler gibi isyan ettim beni buralara mecbur bırakan eğitim sistemine, günlerce uyuyarak, sınavlara çalışmayıp, derslere gitmeyerek bir tepkide bulunuyodum. Eminim kader en çok o vakitler eğlenmiştir benle, çünkü bir şeyleri değiştirmeye o kadar kararlıydım ki.. Sonra yine bambaşka bir şehre mesleğimi yapmaya geldim, sevdiklerim dört bir yana dağılmış, replay tuşu gibi, her bastığımda biraz daha artıyor savruluşum; yeni insanlar, yeni iskeletler bir de yürüyen cenazeler var..
NE YAPMALI;
İşte bu soruya bir cevabım olsun isterdim, yapabildiğim tek şey devam etmek.. Birçok kişi bunu Kadercilik diye tanımlayıp, e o zaman her şey kaderin elinde niye yaşıyoruz dicekler, şu ana kadar yazdıklarımı hayatlarında bir kere bile düşünmemişlerse yazının geri kalanını okuyarak vakitlerini harcamasınlar, arkadaşlarını, işlerini kendilerinin seçtiğini düsünüp ‘Zafer benimdir, zafeer benim diyebilininndirrr’ naraları atarak yollarına devam etsinler. Ama biraz da olsa kontrolün bizde olmadığını hissedenler varsa, ki umarım vardır.. “Yolda kabullenmeyi öğrendim, yola boyun eğmedim, yolu gördüm sadece.. Herkesin bir şey olduğu bu dünyada belki de hiçbir şey olmak daha kıymetli..”~Sinan Sülün~
İNANÇ VE KADER
Aşık olduğum adamdan ayrılınca önce kendimi sonra inancımı kaybetmiştim, bu defa da bana verilen hükmü boykot ediyodum galiba.. Anlatılamayacak kadar büyük bir yangındı ve uzun sürdü.. Sonra pişmanlığın derin dinginliği sardı tabi; o öfkeli, ağzından köpükler saçan ben değildim, olamazdım.. Daha en baştan hiçbir şeyi değiştirme gücüm yoktu, kabul etmek zordu, aksini ispat etmek için her yolu deneyene kadar da vazgeçmedim, ne zaman ki tüm yolları tükettim, en iyi o zaman anladım kaderi,artık eskisinden daha çok tutunmaya başladım inancıma.. Tezat şeylermiş gibi durabilir, bi sakıncası yok;”) Ve Edip Cansever ile noktalayalım:
Tanrım bize bir salıncak
Taş kesilmemek için..