Mağara Dergisi-Ekim Sayısı..

Dergi raflarında rutin gezintimi yaparken rastladım Mağara‘ya. İlk sayısıymış, nedendir bilmiyorum, ilk sayısında olan her dergi alınmayı hak ediyor gibi geliyor. Emeğe saygı gibi..

mağara dergisi

Mağara dergisi aylık çıkan bir mizah dergisi.. Fiyatı 7 tl. Editörleri arasında mizah dergilerinin üstadı Vedat Özdemiroğlu da var. Açıkçası günümüz şartlarını da düşününce mizaha çok ihtiyacımız olduğunu şiddetle savunuyorum. Hele ki aylık dergi şeklinde karşımda görünce ayrı bir sevindim. Çünkü haftalık çıkan Uykusuz Dergisi 4 tl olduğundan beri sitemliydim.

Türkiye’de yıllık ortalama kitap okuma sayısı 4 iken haftalık mizah dergisinin de 4 tl olması ironik bir durum.. Tramvayda kahkahalarla Uykusuz okuduğum zamanları da özlemedim değil ama 4 tl haftalık bir dergi için yüksek bir rakam, bu durum dergileri ulaşılmaz hale getirmekten başka bir işe yaramaz..

Mağara’ya dönecek olursak okumaya başlamadan önce iyi bir evirip çevirdim, dışsal olarak eğlenceli bir tasarımı var. İçeriğinde ise mim noktalara çok başarılı bir şekilde değinilmiş. Özellikle sosyal hayatımızda nasıl bir gidişat üzerindeyiz, çok iyi irdelenmiş. Biraz yakından bakacak olursak;

İlker Ekiz’in Kulak Arkası köşesi çok beğendiğim okurken tebessüm ettiğim eğlenceli köşelerden birisi. Sık rastlanan ama gözden kaçan noktalar, eğlenceli ve kıvrak bir zekayla dile getirilmiş. Naçizane altını çizdiğim yerlerden kesitler:

  • Yıldırım kadar gıcık olduğum başka bir doğa olayı yok. Fırtına, deprem, sel gibi herkesi kapsana. Niye bir kişinin üzerine düşüp, olayı bu kadar kişiselleştiriyorsun?
  • Tamamı bitene kadar su verebilen bir damacana pompası üretilmesi için ne kadar daha gelişmesi gerekiyor teknolojinin!
  • Gerçekleşsin diye kurulmaz hayal. O ruhun antrenmanıdır.
  • 5 yaşındaki yeğenimin yağmura bakışı: ”Toprağın suya ihtiyacı olduğu için Allah yağmur yağdırıyor. Toprak teşekkür ediyor. Allah da gök gürültüsü ile ‘bi şey değil’ diyor”…
  • Gerçeklerinizi serin, hayallerinizi derin yerde saklayınız!

Mini Gerçek Hikayeler kısmındaki çizgi hikayeyi okumanızı da şiddetle tavsiye ederim. ”Bağaaa! Bi daha sana pohh demeyecem!!!” Hahaaha yazarken bile güldürüyor(‘:

Dergide Cem Yılmaz ile röportaj yapılmış, Cem Yılmaz komik adam da oturup konuşulacak adam değil gibi.. Normal hayatında, ikili sohbetlerde çok aksi bir kimliği var o yüzden çok dikkatimi çekmeyen bir röportaj.. Yine  de Yeşilçam’da ‘Fazla iyi, gereksiz bulduğunuz bir şeyler var mı?’sorusuna karşı  verdiği cevabın detay noktası hoşuma gittiği için aktarmak isterim: Yeşilçam meyhaneci karakteri. Devamlı ”İçme be kuzum, yazık ediyosun kendine” derler. Yahu bu dükkan nasıl dönecek adam içmezse.. Fuzuli bir iyilik..”/hiç bu şekilde düşünmemiştim(‘:/

Funda Özdemiroğlu’nun Kerata köşesi de günümüz çağını, sosyal medya kullanma şekillerimizi incitmeden çok hoş bir şekilde önümüze sermiş. Yazının bi köşesinde ‘Eski ortağına laf sokmak isteyen biri, ‘Ayarını bozduğun kantar, gün gelir seni de tartar’ yazıp, altına da Einstein imzası atar.’ diye yazıyor.. Kantara dikkat..(‘:

Prof. Zihni ve Sinir köşesinden naçizane kesitler:

mağara dergisi zihni sinir

  • BELEDİYELERİN DİKKATİNE! Kaydıraklara raylı sistem projesi.. Çocuklardaki potansiyel enerji sıfırlanıncaya kadar devam eder..
  • AHIR: Büyükbaş hayvanların topluca bulunduğu havasız yer. Dershane, koğuş, cinema gibi türleri de bulunur. (türlerine ayrıca dikkat’_’) Evinizi bu derece dağınık hale getirirseniz kusura bakmayın ama ona da ahır denir. En meşhuru Dingo’nunkidir.

Midye ise en bomba çizgi köşelerinden birisi.. Önemli bir sanatçının karakter yapısını çizgi hikayeyle eğlenceli ve akılda kalıcı şekilde sunmaları harika olmuş..  Ahmet Haşim‘in başarısız evlilik girişimleri ve çirkinlik takıntısı..’Ne zaman Ahmet Haşim’den söz açılsa laf dönüp dolaşıp onun dış görünüşüne gelir..’ diye başlıyor. Düşünüyorum da hakkaten öyle ya. Hatta abim şapırdatarak yemek yediğinde kısa bir atışma yaşanır aramızda, sonunda mutlaka ‘Ahmet Haşim’ e bak, gazını bile ulu orta çıkarırmış!’ teskinleriyle bitirir. Ayıptır yahu..:7

Süleyman Yıldız, Tuhaf İşler köşesinde çok ironik haberlerden kesitler sunmuş. Naçizane örnekler:

*FETÖYÜ BU ARAŞTIRACAKMIŞ

”Fethullah Gülen hocaefendi son 100 yılın en büyük Türk büyüklerinden biridir.” ”Türklerin tüm tarihleri boyunca oluşturdukları en büyük sivil toplum hareketinin mimarı Fethullah Gülen’dir.” ”Şekspir, nasıl ki İngilizce yazmış, İngiliz gibi düşünmüş ama bütün insanlığın ortak duygularına hitap etmişse, Fethullah Gülen de bir müslüman Türk gibi yazan, konuşan, düşünen biri olarak tüm insanlığın ortak duygularına hitap ediyor.” Diyen AKP İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyık, TBMM’de kurulan ”Cemaatin 15 Temmuz Darbe Girişimi ve Faaliyetlerini Araştırma Komisyonu”-na seçildi..

*7’YE 7

2016 başında ‘Pamuk Prenses ve 7 Cüceler’ masal kitabını müstehcen bularak okullarda yasaklayan Katar Prensesi, İngiltere’de 7 erkekle seks yaparken yakalandı.. (İnsan düşünmeden edemiyor ikisini, üçünü anladık da..demek ki 7’de var bi şeyler..)

*BURASI TÜRKİYE

Hakkında ‘Şiddete karşı en duyarlı dili yaratmış, bu dille Türk Edebiyatının dönemeçlerinden biri olmuş, bu edebiyatta yapı taşı olmuş bir yazar” denilen Aslı Erdoğan, Terör Örgütü Üyeliği’nden tutuklandı..

*ÇİFTÇİ TABLO SATARSA

Ankara Resim ve Heykel Müzesi‘nin depolarındaki Osmanlı-Türk ressamlarına ait 250 milyon dolar değerindeki tabloların, müzenin güvenlik görevlisi ve çiftçi arkadaşı tarafından peynir ekmek fiyatına satıldığı ortaya çıktı..

Ayın Elemanı: Dostoyevski‘ köşesi de gayet dikkat çekici. Ortaya bir Dostoyevski resmi, etrafına da baloncuklu sözleri:

*Her şeyi anlamak hastalıktır..

*Ya hatalarınla yüzleşir ya da hatalarınla yüzsüzleşirsin. Cahil olmak ayrı pislik olmak ayrıdır..

*Yanlış kişiden samimiyet beklediğin an, kırılıyorsun..

*Yalan öyle nüfuz etmiş ki insanların diline, ‘doğruyu söylemek gerekirse…’ diye bir kalıp var.. (Abimin favorisi;)

*Sevmek, güzel birinde aşkı aramak değil, o kişide bilmediğin bir zamanın, beklenmedik bir anında kendini bulmaktır.. (ve benim favorim;)

Efe Gültekin‘in  ‘Öyle Bi’Dünya Yok; Yok Öyle Bi’Dünya’ adında çok tadında bir tariz yazısı var, yazının ilk paragrafında ‘basmakalıbın Allah’ına yan bakan’ diye bir söylem var, haaha daha neler duyucaz (‘: Birkaç kesit:

*Kişilerin eksik ruhunu, gün be gün değişmekte olan trendlerin belirlediği yaşam biçimini ayakta tutma çabasının adı kredi kartı sırtından pervasızca geçinme derdinin adı artık hayat. Fütursuz harcamalar ve her ay sonu adına ekstre denilen ‘ne almışım’ listesiyle karakteri ayaklar altına alan, yaşama sevincine limon sıkan banka borçlarıyla bulunduğun coğrafyaya verecekli ölmeler var serde.. Nerdeee?

*Adına sosyal medya dedikleri fotoğraf orospuluğunda, göründüğün gibi olamamaların, olduğun  gibi görünememelerin ve daha çok memelerin başrolde olduğu bir yaşam kolajı. Ortada sosyalliğe dair bir bok yok. Olsa olsa, asosyal bir zavallılık..

*’Sanki senin İnstagram ve Facebook hesabın yok!’ paneline girmeyelim derim. Ayrıca bir yumurtanın bayat olup olmadığını anlayanların illa yumurtlamaları gerekmez..;)

Son olarak Vedat Özdemiroğlu,  test şeklinde ilginç bilgiler vererek dergiyi hoş bir havada noktalamış.

Genel olarak iyi bir başlangıç olduğunu düşünüp, gözlerde kalan aynı lezzetin devam etmesini umuyorum..

Mağara Dergisi Ekim Sayısı İncelemesi – Derya Deniz

Yorum yapın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.