Avuç Çizgileri

Avuç Çizgileri .. Gözlerini açtığında sahil yolunda yürüyüş yapıyordu. Gökyüzü avuçları kadar maviydi, bir nefeste içine çekti. Manzara ve havadaki koku daha önce oradan defalarca geçmiş hissi uyandırıyordu. Yol boyu devam eden banklardan birini gözüne kestirip oturdu. Tebessümle gözlerini kapattı; bahar mevsimini geniş zamana yaymak istiyordu. Böyle zamanların hüznü bile  güzeldi.

Çok pişmandı ama pişmanlıklarının hiçbir şeyi değiştirmesine izin vermeyip gerekli kesikleri atması gerekiyordu. Tüm gelişim kitaplarının aksine pişmanlık anlamanın ilk adımı, suçu başka yerde aramaktan vazgeçen yenilginin, ilk kabullenen sesiydi.

Hayat nefesini kesen anlarsa ölüm o anlarda bir hiç olduğunu kabullenmen değil miydi?.. Ve bir ölüme daha merhaba demenin yolu önce pişmanlık duymaktan geçmiyor muydu?..

Bu defa gerçekten çok pişmandı ve bu yoğun pişmanlık kendisine mahçup olmasına sebep olmuştu. Utanıyordu her şeyden, herkesten ve en çok aynalardan..

Hayatın adaletini sorgulamayalı çok olmuştu ama seriyi bozmayıp yine büyüklerinin sözünü kesmeyen, uslu bir çocuk olacaktı. Haksızlığa uğramışlık hissi yiyip  bitiriyordu kendisini.  Hayat bir tartım yapmış kendisi de doğrularını oynamıştı.

Boşluk hissi komik bir zavallılıktı; çünkü her saniyeyi bilinçli yaşamıştı.  Nasıl olsa gerekli düşüncelere sarıldıktan sonra yanlış yola da gireriz, yanlış ele de oynarız değil mi..! Peki değer miydi ya da değmiş miydi..!

Biraz daha gülümseyip içini tıka basa manzarayla da doldurunca artık ringe çıkmaya karar verdi. Denizde sahneler canlanmaya başlamıştı bile. Arkasına bakmadan koşup hıçkıra hıçkıra ağlama faslı geçmişti, kaçış yoktu. Hala kendisiyle bir pazarlık şansı var mı diye düşünürken bir yumruk geldi sağ kaşına, yere yığıldı. Kafasını kaldırdığında ağlamaklı bir tebessüm tüm yüzüne yayıldı, bu en genç hallerinden biriydi. Kıvırcığa yakın dalgalı saçlar, patavatsız bir sevimlilik, çilek kokulu parfüm kokusu, alaycı bakışlar..  Uzun zaman olmuştu bu yaşına rastlamayalı, şimdi daha da utanıyordu. Dönüp gözlerine baktı güç almak için, yumruğunu sıkıp üstüne doğru geldiğini gördü. Gözlerini kapatıp, gardını indirerek teslim oldu. Bu defa yere serilecek kadar sert olmasa da sol kaşına gelmişti  ama, bir terslik vardı. Kafasını tekrar kaldırdığında genç hali yere serilmiş, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu, hayır hayır bu isteyeceği en son şeydi, ayağa kalkıp suratını bir güzel benzetmeliydi. O ise yüzünü avuçlarına gömmüş çocukluğu gibi ağlıyordu.  Arkadan kokuşmuş bir suret saldırması için bağırıyordu,  ona vuramazdı, acı bir tebessümle yayıldı kanlı dudaklarına, bir an sarılmayı düşündü. Ama sadece diz çöküp, oturdu.

Sarılırsa affedeceğini biliyordu, bu yüzden yapmadı, bunu hak etmiyordu. Gençliği bu duruma daha da kızıp, olduğu yerden hışımla kalktı. Kafasına üst üste yumruklar atmaya başladı,  istediği tam olarak buydu, daha sert daha sert,  belki onu daha da kışkırtmalıydı. Bu yüzden suratına umursamazlığı takınarak boş gözlerle bakmaya başladı, yumruklar hızlanmaya başlamıştı bile. Kafasındaki sızı arttıkça rahatlıyordu, fakat aniden sızı kesiliverdi. Gözlerini açtığında gençliği kollarını kafasına sarmış,  hıçkıra hıçkıra ‘Neden?’ diyordu. Kafasını güzel karnına yaslamıştı, pamuk gibiydi ve çok güzel kokuyordu. Bir an zamanı dondurmak istediyse de toparlanıp kollarını çözdü.  Devam etmesi için daha fazla kışkırtması gerekiyordu, neydi gençliğinde kızdığı şeyler, şimdi olsa yapacak çok şey vardı da sahi gençliğinde neye kızıyordu ki..

Bu sırada gençliği ağlamayı bırakmış, burnunun dibinden gözlerinin içine bakıyordu. Elini kaldırıp kanayan yerlerinde gezdirdi, şimdi tüm sızılar diniyordu. İzin vermemeliydi ama karşı koyamıyordu, gözlerini kapattı, pişmanlığını görsün istemiyordu. Şimdi suratını daha da yakınlaştırmıştı nefesinin baharatlı kokusunu alabiliyordu. Kaşlarının üstüne ince dudaklarıyla birkaç öpücük kondurduktan sonra başını göğsüne yasladı, saçlarından yayılan lavanta kokusu burun deliklerini yakmaya başladı, buna daha fazla dayanamayacaktı. Onu itmek için kollarını kaldırdı, gençliği bu sırada kesilmiş avuçlarını fark etti; masum öpücüklerini temiz gözyaşlarını sürdü, göğsünde sakladığı bezi çıkarıp üstüne doladı.  Avuçlarını karnına bastırarak gözlerine bir şeyler fısıldadı. Yapamazdı, yapmamalıydı, yaparsa.. Titrek kollarını hızlıca sırtına dolayıp yüzünü saçlarının arasına gömdü. Direnemedi daha fazla, şimdi hıçkıra hıçkıra ağlarken gençliği sıkı sıkı avuçlarına sarılıyordu..

.

.

Avuç Çizgileri / Yazan: Derya Deniz

Yorum yapın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.