Heisenberg.. Zekanın asaleti, egonun isyanı, düşüncenin aktörlüğü..
Walter White’ı canlandıran Bryan Cranston bugün 60 yaşında ve oyunculuğu tartışmaya kapalı bir değerde. Düzgün fiziği, jest mimikleri, küt parmakları dizi boyunca dikkatlerden kaçmıyor. Dizideki giyiminde de gri ve krem tonundaki takımları karakterle muhteşem bir uyum göstermişti. Walter White’ın iç çamaşırı bile o kadar kendisiyle uyumluydu ki açık artırmada bir hayran tarafından 9.900 dolara satın alındı..
Yapılan araştırmalara göre zeki insanlar kendilerini gerçekleştiremediklerinde mutsuz ve suça meyilli oluyorlarmış. Walter White’da olduğu gibi.. Çevremizde nasıl ki yüzdesi düşük, hafif mental olanlar çok yadırganmadan aramızda yaşayabiliyorsa, normalden biraz daha fazla beyni çalışan insanlar da aramızda. Üstün zekalı çocuk da engelli biridir. Bir insanın zeka seviyesi yüksek olup da bir tezgahtar olması gibi, ki ülkemizde zeka, matematik başarısıyla bağdaştırıldığı için bu durum ne yazık ki dört bir yanda..
Walter’ a dönecek olursak, yaşadığı duyguları çok normal buluyorum. Kendini gerçekleştirememiş zeki bir adam var karşımızda. Çok rahat projeler, icatlar yapıp zengin olabilecekken, öğretmenlik yapıp maddi sıkıntı yaşıyor. Kaybedecek bir şeyinin kalmayacağını ögrenince de risk almaya başlıyor..
Aslında Walter White düzgün bir eşi, işi, ailesi olan mutsuz bir adamdır. Arkadaşlarıyla büyük bir şirketin yapı taşını oluşturmuş daha sonra da talihsizce arkasını dönmek zorunda kalmıştır. Bu durum Walter’da derin bir iz bıraksa da bunu uzun süre bastırır. Kanser teşhisi konduktan sonra kaybedecekleriyle yüz yüze gelmek zorunda kalır ve risk almaya başlar.. Bu süreçteki yol arkadaşı, öğrencisi Pinkman olur. Dizi süreci Walter’a karşı tek bir duygu beslememize pek izin vermez. Çünkü Walter bazen zavallı bir baba, bazen gözünü para bürümüş bir ihtiyar, bazen gözleri parlayan bir deha olarak karşımıza çıkar. Walter dürüst bir adam mı, güvenilir bir adam mı, alçak gönüllü bir adam mı? Sorular artsa da cevap hayırdan başka bir şey olmayacaktır. Çünkü Walter ‘ı özel yapan, kendisine hayran bırakan zekasıdır. Kaybedecek bir şeyi kalmadığında da cesaretiyle zekası birleşir..
Peki eşine aşık bir adamdan mı bahsediyoruz, hayır.. Walter’ın özellikle ilk sezonlarda eşine cinsel yaklaşımı beni fazlasıyla rahatsız etmişti. Skyler’ın hamile olması umrunda bile değildi. Skyler’ı çok kötü bir karakter olarak niteleyenlerin bu durumu bir daha düşünmelerini isterim..
Walter’ı seviyor muyum, sanırım ona karşı çok nötr bir durumdayım. Herhalde hiçbir özelliğini kendimle bağdaştıramadığım bir karakter olmasından. Hatta Walter’daki ego dizi boyunca beni hiç rahatsız etmedi diyebilirim, bu kadar zeki bir adam bunca yıl normal insanların içinde yaşamak zorunda kalmış. Onun açısından bakıldığında büyük bir haksızlık.. Ki bunların üstüne kontrolcü bir eş, serebsal palsi teşhisli bir çocuk, 40 yaşındaki eşinin ikinci çocuklarına hamile kalması, maddi yetersizlikler..
Duygusal bir adam olmaması Walter’ı her zaman çıkarcı bir adam olmaya itmiştir. Pinkman’dan eksiği acımasız olması değil duygusuz olmasıdır. Sonuçta zekanın da bir bedeli olacaktır..
Peki Walter’ın yerinde olsam ne yapardım.. Mutsuz olduğumu fark ettiğim an dururdum sanırım. Durmak ağızdan çıktığı kadar kolay bir eylem değil kabul ama Walter durabilseydi.. Kendi kuyusunda taşıdığı suyu hesaba katabilseydi..
.
.