Troyka…. Kar, biraz doldursa sokakları ve caddeleri aklıma hemen Rusya geliyor. Moskova, Kazan, Petersburg hiç fark etmez. Hepsinde az çok zaman geçirmişliğimiz var. Eski başkent Petersburg’dan Moskova’ya, bir üniversite şehri Kazan’dan mahkum ve esir kamplarına ev sahipliği yapan haşmetli Sibirya’ya Rusya ve onların kar, buz, emek ve yaşam mücadelesi dolu edebiyatları..
Rusya Dendiğinde..
Rusya denildiğinde aklınıza ne geliyor acaba? Aslında yorum bölümünde bizleri aydınlatabilirsiniz bu merak noktasında. Rusya dendiğinde benim aklıma şu günlerde Kremlin Sarayı’nda oturan Putin geliyor. Rus uçağının düşürülmesi, Rusların turizmimizi bu kadar etkileyebilmesi, meyve ve sebzecilerin vaziyetleri, Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’un öldürülmesi ve Suriye’deki savaşa dair güç dengeleri derken hepsinin özünde aklıma Rusya’nın son çarı, pardon diktatörü Vladimir Putin’den başka birşey gelmiyor. Zaten son dönem medya taraması yapılsa açık ara birinci olur Putin.
Eğer son dönem krizlerini bir kenara bırakıp yine Troyka etrafında bütünleşirsek Rusya dendiğinde aklıma Maksim Gorki’nin, Troyka’nın, karla kaplanmış caddelerin, fakir bir halkın, Ekim Devrimi’nin, güçlü bir ordu ve güçlü bir edebiyat geleneğinin geldiğini söylemek isterim. Rus halkı kendine münhasır bir halk ama fakirliği açısından diğer fakir halklardan farklı değiller. Askerlik, savaş, açlık, yoksulluk.. Hepsini görmüşler. Yine de müzikten, votkadan, eğlenceden kopmamışlar.
Ekim Devrimi
Ekim Devrimi (Rus Devrimi, Bolşevik Devrimi, Büyük Sosyalist Ekim Devrimi), geçici hükümetin devrilmesi ve Lenin önderliğindeki Bolşeviklerin iktidarı ele geçirmesi durumudur. 1917 Ekim Devrimi ile Rus Çarlığı’nın yıkılması devamında Sovyetler Birliği kurulacaktır. Tek başına yerel bir devrim demek doğru olmaz; çünkü tüm dünyaya Sosyalist düzen örneği olması açısından önemlidir. Zaten tüm dünyayı etkilemiş, en büyük sosyalist ülke olarak tarihte yer almıştır.
1917 yılı Şubat ayında son çar yıkılır ve geçici hükümet iş başına gelir. Bu hükümet yıkılır ve Bolşevikler başa gelir. Bundan sonra da Çarlık yandaşları ile Bolşevik güçlerden oluşan Beyaz Ordu, Rus İç Savaşı’nı başlatır. İç savaş 1922 yılında Bolşevik güçlerinin galibiyeti ile sona erer. Artık dünyanın ilk ve en büyük sosyalist ülkesi ortaya çıkar. Artık Çarlık Rusyası ölmüş, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği doğmuştur. Sosyalist (komünist) düzen ile yönetilen bir ülke örneği vardır artık. Tüm dünyaya rol model olmuşlardır. Vahşi kapitalizm, geniş bir coğrafya, çeşitli dengeler derken SSCB de bir ömre sahip olacaktır.
Rus Devrimi, kendi başına bir devrim değildir. Dediğimiz gibi dünyadaki bir takım dengelere etkisi olmuştur. Bizi en çok etkileyen kısmı ise Anadolu ve Rumeli’deki kurtuluş mücadelesine etkileri noktasındadır. Bilindiği gibi Çarlık Rusya da o meşhur sözle sıcak denizlere inmek istemekle beraber Anadolu üzerinde çıkarları peşindedir. Ne zaman ki Çarlık Rusya yıkılır o zaman Anadolu nefes almıştır ciddi anlamda. Pek çok faktör vardır Kurtuluş Savaşı’nı etkileyen ama bu bir başkadır. Çünkü Ruslar artık hem kendi iç meselesi ile meşguldür hem de kapitalist Avrupa (ittifak) ülkelerinin kuşatması altındaki Anadolu üzerindeki çıkarlarını bir kenara bırakmışlardır. Anadolu’daki mücadeleye destek dahi olmuşlardır.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Atatürk ile Rus diplomatların yakınlığı da bilinir. Ancak Batının oyunları hiç bitmez. Antikomünizm de beraberinde bu ülkenin başına bela olur. Antikomünizm, dininiz elden gidecek propagandası ile en karanlık zamanları salmıştır ülkenin başına.
Dünya Edebiyatına Can Katanlar: Rus Yazarları
Önde gelen Rus yazarları liste olarak bir görelim bakalım. Maksim Gorki (Aleksey Maksimoviç Peşkov), Fyodor Dostoyevski, İzak Babel, Mihail Şolohov, Nikolay Çernişevski, Boris Pasternak, Aleksandr Puşkin, Aleksandr Soljenitsin, Lev Tolstoy, İvan Turgenyev, Anton Çehov. Şu listeye bir bakar mısınız? Yani burada ismen varlar ama hepsi de başka başka boyutta insanlar.
Rus edebiyatının güçlü olması, bu yazarların gücünü anlatıyor bizlere. Dostoyevski bana göre en önde gelen Rus yazarıdır. Ancak kalbim her zaman Maksimoviç Peşkov yani Maksim Gorki’den yanadır. Okuduğum ilk roman olan Ekmeğimi Kazanırken bir Gorki eseridir. Kitapta kendi yaşam öyküsünü ve mevcut Rusya İmparatorluğu içindeki halkın yaşamını anlatır. Gorki mahlasını seçmiştir ve bu isimle anılmıştır. Gorki, acı demektir Rusça’da ve halkın yaşamında bolca acı bulunmaktadır. Maksim Gorki’nin eserleri yanında Mihail Şolohov’un Don Kıyısında Hasat’ı, Dostoyevski’nin Suç ve Cezası, Tolstoy’un Savaş ve Barışı ve daha bir çok Rus romanı birer başyapıttır.
Ve Rus Troykası
Ruslara özel bir taşıt olarak Troyka (Troika), Rusya’nın sembolü desek beyhude konuşmuş olmayız. Harika bir ulaşım aracı olması yanında bir ülke ile özdeşleşmiştir. İstanbul Adalar’da atların dramına rağmen faytonlardan vazgeçilemediği gibi Rusya’da da teknoloji ve yıllara rağmen Troyka’dan vazgeçilmemesi normal gibi. Bu kızaklı at arabaları ilk başlarda hızlı posta dağıtımı amacıyla kullanılmışlar. Sonradan her alanda vazgeçilmez bir ulaşım aracı olmuş. Koca bir ülke ve çoğu zaman kar altında.. Aslında çok geç bile kalınmış Troykaların kullanılması konusunda. Çünkü 18. yüzyıldan eski değil kullanımları. Rusya denildiğinde bir Troyka düşleyen aklım, hemen gidiyor karla kaplı yollara, nostaljik düşlemlere.. Bu yazının yazıldığı günlerde kar eksik olmuyor. Ancak insan soğuk kış günlerinden bunalınca kendini bir Troyka’da şehrin geniş caddelerinde gezinirken düşünmek istiyor. Bir Troyka’da Maksim Gorki ile seyahat etmek vardı.
Diğer yandan Troykalarda teknik konular nasılmış bir bakalım. Rus posta teşkilatı dünyanın en hızlı posta teşkilatıymış o dönemde. Hız amaçlanmış ve bu nedenle klasik at arabalarından farklı olarak at sayısı ve dizilişleri yanında başka etkenler de hesaba katılmış:
Rus troykası, atların benzersiz şekilde koşulmasıdır. Bu tarzdaki koşuda atlar tek bir değil çeşitli yürüyüşlerle hareket ediyor. Ortada yer alan at tırıs, yan atları ise dörtnala gidiyor. Araca özel montaj sayesinde yan atları da arabayı çekiyor. Ortada bulunan at gerçekte sözü geçen koşumun hareket stilini belirliyor. Sonuçta güç dengesi sağlanıyor. Böyle koşumun hareketi güzel olmaktan başka, atların çabaları dağıtılması açısından da son derece dengeli oluyor.
Troyka, kar, edebiyat.. Hatta kahve gibi sıcak içecek eşliğinde okumayı sevenler için bir de buna sıcak kahve ekleyelim. Nasıl ki Kars karsız olmazsa Rusya da karsız, edebiyatsız ve olmazsa olmaz Troykasız anılmaz.
Troyka; ilk defa Tolstoy’un Tipi Romanı’nda adına rastladım.