seninle
Ayasofya ve minareleri gibiydik..sen Ayasofya’ydın
ben minareleri
sen ihtişamlıydın
ben patavatsız
sen yerindeydin
ben ayrıksı
sen on beş asırlık yaşına rağmen
tüm kudretinle ayaktaydın
ben tek deş giyilen çoraplar gibiydim
iki minaremi Mehmet
iki minaremi Sinan yapmıştı
Sarı Selim devrinde
dört buçuk asrı tamamlamamıştı ömrüm
kapıştı seni iki büyük din
bin beş yüz sene önce
İmparator Justinyanus
dini için büyük ve görkemli
bir mâbed olarak inşâ etti
o sendin işte, Ayasopiha
sanatçılar sanata boğdu içini
İsa, tüm yakışıklılığıyla
Meryem, tüm şefkatiyle
azizler tüm yumuşuklağıyla
sendeydi, senin içindeydi
mimarinin zirvesine çıkmıştın
dokuz asra yakın
inşa edildiğin dinin mâbediydin
sonra başkaları aldı şehrini
sana göz koydular
seni dinlerinin mâbedi yapacaklardı
yaptılar da
dinlerinde resime ve heykele yer yoktu
İsa’nın, Meryem’in, azizlerin sonu meçhuldu
heykelleri ya kırılacak, ya da izbelik depolara kaldırılacaktı
kırdılar mı, kaldırdılar mı görmedim
çünkü daha inşa edilmemiştim
Allah’tanki resimlerini kazımadılar
üzerlerini sıvayarak kapattılar
resimlerini içine gömdüler
ne kadar seni kendilerine uydurmaya çalışsalar da
başaramıyorlardı
aşamadıkları, söndüremedikleri bir görkemin vardı hâlâ
mimarin o kadar akıllarını başlarından aldı ki
daha sonra inşa ettikleri bütün mâbetler
senin mimarinin kopyası olacaktı
hele o kubben yok muydu
zamk gibi yapışmıştı uslarına
şehrini alan, seni dinlerinin mâbedi yapan genç adam
seni çok kıskandı
Nekropol taraflarına bir mâbet inşa ettirdi
hedefi sendin
amaç seni geçmek
gölgede bırakmaktı
ve geçemediler, aşamadılar seni
dokuz asırlık kudretinle meydan okuyordun
küplere bindi Mehmet adındaki o adam
emretti, yeni mâbedi yapan mimarın eli kesilecekti
sen başka bir dinin mâbedi olduktan
bir asır sonra
beni inşâ ettiler
tek deş çoraba venzeyen beni
ikimi başka mimara
ikimi başka mimara
Sarı Selim zamanıydı
içip keyif yapmayı severdi Selim
Allah var sanata ve mimariye çok düşkündü
anası Roxelana aşılamıştı bunu sanırım ona
mimarinin milleti olur muymuş derseniz
olurmuş derim
o millet Ermenilerdir
hemen hemen çıkardıkları bütün mimarlar
harikalar yaratmışlardır
Sinan adında bir oğlan çıktı
Ermeni’ydi
mimariye müthiş yatkınlığı vardı
senin ve şehrin
yeni sahiplerinin
ülkelerinin dört bir tarafına
imzasını attı Sinan
hem de en güzel, en görkemli eserlerle
sana herhalde Sinan’ın Süleymaniye’si yaklaştı bir
tabii tutması mümkün değil
sadece yaklaştı
iki minaremi Sinan yaptı
keşke dördümü de o yapsaydı
tek deş, tek deş sarmazdık seni
gene ayrıksı olurduk
ama bu kadar yakışıksız durmazdık
dört buçuk asırlık bir beraberliğimiz var
yanında yakışıksız dursam da
yanında durmak bile onurdur bana
beş asır boyunca başka bir dine hizmet ettin
sonra biri çıktı, seni müze yaptı
çok da iyi yaptı
insanlığa mâl olmuştun sen
dinlere değil
*
Ayasofya’yla minareleri olduk
sen ve ben
sen, Ayasofya
ben, minareleri
keşke Ayosofya’nın minarelerinin
Ayasofya’ya yakınlığı gibi
ben de yakın olsaydım sana
-Mustafa Yıldırım-