Yol kenarındaki
yağmur mazgallarını
kumbara sanıp harçlığımı atardım.
Bu yüzden en çok
Deniz’den alacaklıyım..
-Sunay Akın-
İnsan en tanıdığını anlatırken de zorlanırmış kardi. Ekledim bunu da ajandaya;)
Bir kasım günü açmışsın gözlerini, annemin, babamın ilk göz ağrısı, yol arkadaşım, huysuz öğretmenim.. 22 yılın cefası da vefası da çok, hatrı büyük.. Geçen doğum günümde söylemiştim galiba; “herkesin bir yarenle yaşlanma şansı olmaz, biz birlikte yaşlanıyoruz”..
Kabul etmen gerekir ki haylaz bir çocuktun.. En olmayacak şeyleri akıl eder, yapana kadar da vazgeçmezdin. Hatırlıyor musun, son kullanma tarihi geçmiş şurupları, hapları karıştırıp da zehir yapardık, Türk filmleri misali maksat ekşın olsun..
Sen Malkoçoğluydun, ben Tarkan.. Tarkan’ın kurdu var diye, bir de o zamanlar daha köpek ısırmamıştı ya beni..
Yazın Kur’an kursuna giderdik. O vakitler uzatırdın saçlarını. Samanyolu’nda çıkan Sır Kapısı’nın sunucusuna benzetirdi kızlar seni. Hocanın yeğeninin arkadaş grubu vardı hani. Büyüktü onlar ama beni hep yanlarında gezdirir, senle ilgili sorular sorarlardı, hey gidi.. Kur’an’ı hatim edeyim diye cüzlerimi paylaşmışlardı, sırf senin kardeşinim diye..
Topla paslaşa paslaşa ekmek almaya giderdik. Sen olmasan kim beni futbol takımına alacak.. Hep kaleye geçerdim de olsun, hem kaleci hem oyuncu diye anlaşma yapar gönlümü alırdın yine. Akşam ezanını hep kaçırır, eve gittiğimizde yiceğimiz terliğin hesabını yapmazdık.. Hiç konuşmamışızdır ama ben ağlamaya başladığımda önüme siper olup terliği fazla yemen gözümün önünden gitmez.. O banyo terliğinin dili olsa da konuşsa..
24 vites bir bisikletimiz vardı. Evin gibi bakıp süslerdin. Çarşıya giderdin sık sık. Sonra birileri (büyük ihtimalle psikopat Hüseyin) çaldı onu. Çok üzülmüştün hatırlıyorum.. İnaç Market’ten künefecilere dönülen yer yokuştu ya hep orada kaza yapacaksın diye korkardım. Bir de bisikletin önünde beni de götürürdün arada. Bak yıllar sonra söylemiş olayım; bisikleti senin kadar iyi kullananı daha görmedim. O bisikletin önünde hissettiğim özgürlüğü de bir daha hiç hissedemedim. Hatırlasana, direksiyon bende, pedallar sende, uçuyor gibiydik..
Küçüktük de gitmiş annemin dolarlarını almış, çorabına saklamıştın.. Annem benden şüphelenmişti. Çünkü gülmemi tutamıyordum. Odada kimse kalmayınca ”Bak Derya aldıysan söyle, başıma ağrılar giriyor” diye numaranın kralını yapmış beni de inandırmıştın. Annem en sonunda anlayınca, çorabından çıkartmıştın da ağzım açık kalmıştı. Hayır o yaşta n’apıcaksın o dolarlarla, az değilsin başkan..
Ya çok severlerdi seni, ya da hiç.. Arasını hiç görmedim. ya uğruna canını verecek dostlar, ya da ölsen bir yudum vermeyecek düşmanlar.. Huysuzsun biliyorsun. Ayrıntılarla hem boğar hem boğulursun.. Senin kadar inatçısı da az gelir.. Dikkatli bakanlar görecektir, yine de gözlerinde hep bir mavi, hep bir çocuk..
İlkokul birinci sınıfa yeni başlamıştım, son zil çaldı, evlere dağıldık. Okul bahçesinde zıplarken düştüm. Biliyorsun iyi düşerim. Muz çorabım yırtılmış, dizimden kan akıyordu. Kafamı kaldırdım, herkesin annesi babası gelmişti, benim kimsem yoktu. Başımı eğdim, ağlamaya başladım. O sırada ismimi sayıklayan elini hiç unutmuyorum. Hemen kaldırıvermiştin yerden. Nedense bu an hep hatırımda..
Hiçbir zaman saldırgan, kavgacı bir çocuk değildin, aklınla dövüşürdün. Okul bahçesinde basketbol oynuyorduk. Psikopat Hüseyin sırf gıcıklık olsun diye saldırgan oynuyordu. Bir ara tam potaya atıcam topu, beni durdurmak için elini savurunca ağzıma girmişti, dudağımın içi de kanamıştı. Tekme tokat saldırmıştın Hüseyin’e. İlk defa kavga ederken o zaman görmüştüm seni. Ha! Hüseyin’in de ilk defa birinden o kadar korktuğunu..:’)
İşinde senin kadar ayrıntıcı ve titizini de az görmüşümdür. Abimsin diye söylemiyorum, ortaokulun yazında fırında çalışmıştın, ilk iş deneyimin oydu galiba. Fırın ya bu, daha çocuk yaştasın, orda bile nasıl bir prensipli halin vardı, bilen bilir.. Lisede başkanken bile, itinayla uğraşırdın sınıf defteriyle. Okul müdürü, sabah öğrencileri azarlarken, seni kürsüye çıkartıp örnek öğrenci diye göstermişti, kıskandığımdan değil, kalmış bu da aklımda (:
Öyle işte, ne çok anı canlanıyor şimdi.. Çok değişik bir duygu aslında, aynı kitapları okumuş, aynı filmlere ağlamış, iyiyi de kötüyü de hep paylaşmışız. Ha! Sanılmasın hiç kavga etmeyiz, tencerenin kapağını kafana geçirmiştim bir defasında. Haaaha hala şaşırıyorum ben onu nasıl yaptım diye. Çok damarıma basmışsın demek. Şimdi de atışır dururuz da iki huysuz, dayanamaz konuşuruz birazdana.
Çok kızdığım(n) vakitler oluyor, hele sakarlıklarımda, ‘Derya bu salaklıktır yaaa!’ diye kükremelerin hala kulağımda (: Ama biliyorum karışmışız bir yerlerde.. Güzel şeyler de oluyor hayatta. Bak olmuş bile..
Seviyorum seni, kuş elbet ölecek, uçuşunu unutturma başkan..;)
.
.