Tek kelime ve dört adet kısaltma harfinde oluşan, kısa ama başa bela bir sözcük olarak KPSS.. Başa bela ama nasıl bir bela. Zika virüsünden çok can yakmıştır bugüne kadar. Korkup da çatıya zıplayan kedi misali öğretmen adayları da KPSS sözünü duyunca irkilmeden edemiyor. Kimine bir umut kimine bir işkence.. Uzak ol bize KPSS!!
İnsanımız zaten yeterince zorluk yaşamakta. Her anlamda zor bir ülkede yaşıyoruz. Jeopolitik olarak harika dense de bu başımıza her türlü siyasi ve toplumsal belayı getirmekte maalesef. İnsanımızın çoğu açlık sınırının altındaki bir maaş ile geçinmeye çalışıyor. Asgari ücrette seçim vaatleri açısından bir arttırım yapılmak zorunda kalınsa da hala insanlar açlık sınırında yaşıyorlar.
Bu şartlarda ise devlet kurumları sığınmak için iyi bir liman konumuna dönüşüyor haliyle. Özel sektör acımasız, her iş kolay değil, düzenli değil.. Böyle olunca da kamuya atanmak çok cazip geliyor insanlara. Bunun sonucu olarak da binlerce üniversite mezunu acımasız bir maratona tabi tutuluyor. Aylar süren bir çalışma ve stresten bahsediyoruz. Çok acı olan ise girenlerin çoğu değil de çok çok azı devlet memuru olabilecek. Bunun yerine çoğu gelecek seneye taşıyacak acılarını ve umutlarını..
2001 yılına kadar KMS yani Kamu Memuriyet Sınavı adıyla yapılıyordu. DMS yani Devlet Memuriyet Sınavı vb. de oldu adı öncesinde. O zamanlarda atanmak daha kolaydı. Özellikle Sınıf Öğretmenliği gibi bölümlerden mezun olan öğretmen adayları kolayca atanabiliyordu. Sınava girmeleri yetiyordu. Ancak sonrasında mezunların artması ile biriken mezunlar arasında yarış giderek kızıştı.
2002 yılından itibaren KPSS, yani Kamu Personel Seçme Sınavı oldu memurluk sınavının. Adı değişti ama içeriği aynıydı. dört yıl okumuş insanların Lisans dereceleri yetmiyordu artık. Bir de öğretmen olabileceklerini kanıtlamaları gerekiyordu. Ve insanların hayatları tek bir güne sığdırılan bu sınav ile (son dönemde iki aşamalı oldu) karartılıyordu.
Böyle bir eğitim planlaması nasıl yapılır. Yazıktır, günahtır. Bu kadar çok mezun verirse bölümler, olacağı da budur. Müthiş yığılma sonrası aslanın midesine inmiştir memurluk kadroları. Öğretmen olma ümidiyle eğitim fakültelerini tercih etmiş, dört yıl heyecan yaşamış nice genç bu sınav için ecel terleri dökmüştür. KPSS intiharlara neden olmuştur. Adı ne olursa olsun sonuç ortadadır. Belki de bunlar iyi günlerimizdir değil mi?
Son yıllarda ise az da olsa adım atılmıştır ve bazı bölümlerin kayıt kontenjanları düşürülmüştür. Bütün bölümler için kontenjan sayıları tam olarak nedir bilemiyoruz ama yine de mezun sayıları ile istihdam edilen memur, atanan öğretmen sayıları birbirine çok uzak.
Kaldı ki Türkiye’nin dört bir yanındaki okullarımızda müthiş bir öğretmen açığı vardır. Öğretmenlerin atanması ve eğitim sisteminin yamalı bohça olmaktan kurtarılması yerine ücretli öğretmenler ile eğitim sistemimiz delik deşik edilmektedir. En önemli ve en çok eğitime ihtiyacı olan yerlerde (kırsalda) ücretli öğretmen ve vekil öğretmen uygulamaları ile geri kalmışlık sorununu devam ettirmişlerdir.
Bir okulumuz vardır ki kadrolu gibi her sene aynı sınıfta ücretli öğretmenlik yapan eğitimciler vardır. Yazının yazarı olarak şahsen ben 8 yıl aynı okulda, aynı sınıfta eğitim vermiş okul öncesi öğretmeni biliyorum. Eğitim şart, eğitim şurt, eğitim geleceğimiz falan da filan da hepsi hikaye. İş yürüsün de nasıl olursa olsun misali olması için yapılıyor çoğu şey. Sonra da Avrupa’yı altmış yıl geriden takip ediyoruz deniyor. Bizzat bu hikayeyi anlatanlar da bizim ileri görüşlü süper eğitimli bürokratlarımızdır. İlçe milli eğitim müdürlüklerinden başlar bu durum ta ki en tepelere kadar gider.
Konu KPSS olunca nereden baksan tutarsızlık görürsünüz. İyi bir şey söylemek için sadece atanan az bir dilimi görüp de bu olayın küçük bir kısmını konu etmeniz gerekiyor. Başvuran sayısı yanında mutluluk yaşayanlar çok çok azlar çünkü. Ve sadece azınlığı konuşmak asıl problem yaşayan mutsuz çoğunluğa haksızlık olacaktır. Çünkü bizler yardıma ihtiyaç duyanlara ses olmalıyız her zaman.
Nice gençler var ki üniversite sonrası KPSS bunalımına dayanamayıp ihtihar etmişlerdir. Hayat zaten zor bu ülkede. Üzerine de atanma kabusu yaşandığı zaman insanlar canlarına kıyıp kurtulmak istiyorlar.
Bu konuda bir şeyler yapılmalı ama en başta ses çıkartılmalıdır. Eğer ülkemizde gerçekten birlik ve beraberlik olabilseydi her şey çok farklı olurdu. İnsanlar, meydanlara çıkınca bizzat aynı problemleri yaşayan diğer akranları tarafından anarşist diye adlandırılıyorlar. Bize has bir dengesizlik örneği. İşte bu yüzden de nasıl yönetildiğimiz de ortada.
Tek bir çözüm önerisi yazmak gerekirse şunu yazmak isteriz. Kamuyu zarara uğratan yüzlerce sebep var. Bunlar engellenirse çok daha fazla insan okudukları bölümle ilgili iş bulabilir. Özel sektör desteklenir, üretim ve istihdam artar. Örneğin bazı AB ülkelerinin nüfusundan çok daha fazla makam arabası kiralanıyor her yıl. Küçük görünen rakamlar yıllık hükümet bütçesine nazaran. Ama tek başına bakıldığında aç insan bırakmayacak kadar fazla bir rakamı içeriyor.
Nasıl hak ediyorsak öyle yönetiliyoruz…
KPSS tercihlerinde en çok tercih edilen kadrolar yazısını da okuyabilirsiniz.
“KPSS (Kamu Personel Seçme Sınavı)” üzerine 2 yorum