
Hayaller ve gerçekler adlı bir yazı dizisi başlatayım dedim. Neden mi? Bu ülkede yaşayan hatta yaşamış olan bir çok insanın, Rusların meşhur sıcak denizlere inme hayalleri gibi bazı hayalleri olmuştur yaşamları boyunca.. Bu, bir zaman büyük şehirlerde yaşayan, iş stresinden, günlük hayat baskısından bunalmış insanların, tası tarağı toplayıp Ege’ye taşınmak veya Anadolu’da kendi memleketlerinde ya da beğendikleri başka bir köyde hayvancılık yapma planlarından ibarettir. İlk yazımızda bendenizin de hayalleri ve gerçekleri arasında yer alan Ege‘ye taşınmak konusunu ele alacağım.
Ege’ye taşınmak ama neden?

Bu aşamadaki bir insan, muhtemelen yaşadığı kentin sorunlarından etkilenmiştir. Günlük hayatın stresinden bunalmıştır. İstanbul’u baz aldığımızda, müthiş bir kalabalık ve sadece trafik stresini bile birer neden kabul edebiliriz. Sabah çıkarsınız evden ve başlar bir kovalamaca. Hayat mücadelesine sabahın erken saatlerinde başlayan insanlar daha işe gitmeden yorulmuşlardır. Üzerine bir de iş yerindeki stres eklenince bu işin içinden çıkmanın tek yolu bazı bazı hayal kurmak veya umut etmektir. Şahsen küçük gördüğüm için böyle yazmıyorum. Hayaller ve gerçekler başlığını seçsem de umuda eşdeğer görüyorum bu durumu, saygı duyuyorum. Aşırısına kaçılmadıkça umut etmenin insanı yaşama bağlayacağına, ona güç katacağına katılıyorum. Sadece şunu unutmamak gerekir ki adım atılmıyorsa, harekete geçilmiyorsa bunun aşırısı kişiyi günlük hayattan koparabilir.
Büyükşehirler Artık Birer Gettodur
Büyümesi devam eden ülkeler başta olmak üzere, büyükşehirlere sahip ülkelerde artık bir çok getto vardır. Faşist yönetimlerin insanları izole ettiği gibi metropoller de içinde yaşayan insanları hayattan koparıyor. Bana göre büyük şehirlere sıkışmış insanlar, kesinlikle özgür değiller. Özgür olduklarını düşünüyor olabilirler ama bu tamamen bir algı durumudur. Günlük hayatın zorluğunu hafta sonu bir ya da iki gün eğlendiğini sanarak (yine aynı duvarlar, sokaklar, cadeeler arasında yaşayarak) üzerinden attıklarını sanar insanlar. Ama insanların psikolojisinde meydana gelen birikme bilinemez. İleriye dönük neler kaybedildi bilemeyiz. Evet! Büyük kentler, insanı daha güçlü yapacaktır. Çünkü bana göre de öldürmeyen acı güçlendirir. Ama erken yaşlanma, eksik ebeveynlik, kalitesiz zaman geçirmek, otomatikleşmek, haklarını unutmak veya izole edilmiş bir yaşam sürmüş olmak gibi sonuçları var bu işin. Ve biz bu olumsuz durumları sonraki nesile aktarıyoruz. Mutluluğu değil de sahip olduğumuz stresi aktarıyoruz. Bu nedenle büyükşehirlerin birer gettoya dönüştüğünü düşünüyorum. İçine giren bir daha çıkamıyor. İster kendi evinde otursun isterse özel otomobili olsun, bu durum değişmiyor.
Ege’ye Taşınmak Bir Kaçış Psikolojisi mi?
İşin özünde bu düşüncenin “mutlu olma isteği” olduğunu düşünüyorum. Diğer tarafta ise elbette psikolojinin temel konularından birisi olarak savunma mekanizmaları arasında yer alan “kaçış” olduğunu da kabul ediyorum. İnsanlar, strese tutulduklarında belki farkında bile olmuyorlar ama yüksek desibel bir sesin camı kırması gibi yüksek etkilere maruz kalıyorlar. Kısmi olarak, cam gibi kırılıyorlar ama çoğu da yaşamına bu yüksek desibelli stres ile devam ediyorlar. Masa başı veya üretim aşamalarında çalışanlar dahil olmak üzere zor şartlarda çalışan her insan, bir şekilde iş stresinden uzaklaşabilmek için çeşitli hayaller kuruyordur diye düşünüyorum. Hatta gördüğüm kadarıyla öyle. Ege’de yaşamak düşüncesi bir detay bile olsa bir çok kişinin aklındadır her daim. Bir kaçış psikolojisi olup olmadığı bir yana; bir gerçektir.
Nedir Bu Ege Sevdası
Ege sevdası dediğimizde ilk akla gelenler; mavi sular, bir balıkçı kasabası, bahçeli bir ev, sakin bir yaşam, mutluluk gibi sıcak düşüncelerdir. Bazı belgesellerde görürüz ki bir yere göç eden bazı canlılardan çok azı hedeflerine ulaşırlar. İşte bu bizim gerçeğimizdir. Çok azımız Ege’ye ulaşırız kafamızdaki engelleri aşarak. Ancak bu bir umuttur bu hayali kuranlar için. Ege’ye veya Akdeniz’e giderek buralarda yeni bir yaşam kurmuş insanlar, ardlarından gelecek olanlar için birer umut ışığıdır adeta.
Ege veya Akdeniz’e Gitme Önünde Engel Nedir?
- Ev taksiti (Amerikalıların baş belası mortgage. Yıllar sürer mi kardeşim bu yük, yazık çok yazık),
- Araba taksiti,
- Aile bağları,
- Kariyer manyaklığı (çok özür dileyerek yazıyorum, saygı da duyuyorum aslında..)
- Boşvermişlik
- Uyuşukluk (hayatın etkisi)
- İyi bir gelecek beklentisi
- Çocukların eğitimi
- SİZ

Gördüğünüz gibi bazıları önüne geçilemeyen sebepler maalesef. Mevcut yönetim anlayışının insanları belli bir şekle sokarak daha kolay yönetme amaçlı uyuşturduğu düşüncesindeyim. Böylece insanlar, mevcut düzenleri bozmayı akıllarına bile getirmeden yaşayıp ölüyorlar. İstedikleri kadar paraları olsa da yaşamları ucuz olduktan sonra bence anlamı yok bunun.
Önünüzdeki asıl engel sizsiniz. Eğer gerçekten sakin, yerine göre de eğlenceli, çiçekler açmış bir yaşam istiyorsanız engelsizsiniz. Ege’de bir balıkçı kasabasında; bir sahil kahvesinde yan masanızdan size gülümsemek dileğiyle..